Mona Roza, siyah güller, ak güller

Geyvenin gülleri ve beyaz yatak

Kanadı kırık kuş merhamet ister

Ah, senin yüzünden kana batacak

Mona Roza siyah güller, ak güller

Büyük medeniyet şairi ve mütefekkir Sezai Karakoç’u hepimiz bu şiiriyle tanırız. Gizemli bir aşkın hikayesini taşıyor bu satırlar.

‘’Sezai Karakoç üniversitedeyken bir okul arkadaşına sevdalanır, bu kişinin Adı Muazzez Akkaya’dır. Bir gün cesaretini toplayıp aşkını Muazzez Hanım´a arz eder. Fakat reddedilince çok üzülür. Okullar tatil olur ve Muazzez Hanım Geyve´de yazlıkta kalmaya başlar. Sezai Karakoç' ta tam karşısındaki yazlığın bahçesinde bahçıvan olarak çalışmaya başlar. Her gün karşılıksız sevgi duyduğu sevgilisini seyreder. Ona şiirler yazar. “Mona Roza” şiiri Muazzez Akkaya’nın isminin baş harflerinden ortaya çıkar. Okul biter ve mezuniyet töreni yapılır. Mezuniyet törenindeyse Sezai Karakoç ''Mona Roza'' şiirini okur. Muazzez Akkaya ise tam karşısındadır. Şiiri bittikten sonra bir alkış tufanı kopar. Herkes bir daha okuması için ısrar eder. Ve tam 3 kez Sezai Karakoç bu şiiri ard arda okur. Sahneden tam ineceği sırada Muazzez Hanım koşarak yanına gelir ve ona hala teklifinin geçerli olup olmadığını sorar. Sezai Karakoç senin aşkın artık benimkine yetişemez der ve hayır cevabını verir. Muazzez Hanım bayılır. Sezai Karakoç hiç evlenmemiştir.’’

Vadideki Zambak kitabında şöyle bir cümle geçiyordu: " İnanın, gerçek aşk ölümsüzdür, sonsuzdur, hep kendi kendine benzer, eşittir, arıdır, şiddetleri, kanıtları yoktur; saçları ağarır, gönlü hep gençtir" Sezai Karakoç’un aşkı tam da böyleydi sanırım. Eğer sevdiğimiz kişi veya kişiler bizden çalınmışsa, onları yaşatmanın yolu, onları sevmekten asla vazgeçmemektir. Binalar yanar, insanlar ölür; ama gerçek sevgi ölümsüzdür.

Sezai Karakoç, sanatıyla, düşüncesiyle, kişiliğiyle, ahlâkıyla sadece bu  zamanın üstadı değil  zamanları aşan hakikatin hocası, insanlığın dirilişiydi.

"Üstat Sezai Karakoç, fikirleriyle, dava adamlığıyla, üstün edebi eserleri ve örnek şahsiyetiyle asrımızın parlayan yıldızlarından biriydi. O, bu toprakları gözü kapalı teslim edebileceğimiz bir değil, birkaç 'diriliş nesli' yetiştirdi. İnşallah bize bıraktığı diriliş ruhuyla, külliyatıyla bundan sonra da nice nesiller, sırat-ı müstakim olma şuuruyla, maneviyatıyla, hissiyatıyla yetişecek. Milletimizin asırlar boyunca bir aziz emanet olarak taşıdığı büyük medeniyet mirası, Sezai Karakoç'un bir ömür çilesini çekerek yaşattığı bu ruh ve şuurla nesilden nesile aktarılacak ve liyakatle taşınacaktır"

Rabbim makamını âli, mekânını cennet, ruhunu şad eylesin inşallah.