Zihinsel olarak parçalanmış bir ülkeyiz.

Ya gericiyiz… şeriatçı… cahil…

Ya da hainiz.. bölücü… dinsiz…

*** 

“Topluluk”lardan oluşmuş bir “kalabalık” gibiyiz…

Topluluk…

çıkar gruplarından oluşmuş… 

inanç gruplarından…

cemaatlerden…

politik gruplardan… vs…

***

“Toplum” olamadık…

Toplumsallaşamadık…

Tüm farklılıklarımızla bir arada olmayı başaramadık.

Birbirimizi içselleştiremedik.

“Biz” olamadık…

*** 

“Ortak acılarımız”da bile ayrıştık. 

düşmanlaştırıldık…  

“Düşmanlaştıran” siyasetin tuzağına düştük hep…

*** 

Önce 1955 yılının 5-6 Eylül’ünde asırlardır birlikte yaşadığımız Rum evlerini, işyerlerini kendi yarattığımız bir provakasyonla yağmaladık.

İşgal ettik… İlhak ettik…  

***   

70’li yıllarda ya “faşisttik ülkeyi Amerika’ya satan!..

Ya da komünisttik… Moskova’nın yerli işbirlikçileri… 

***

Sonra “sünni”leştirildik… 

Ya da “alevi”…”

Maraş’ta, Sivas'ta, Çorum'da bir birimizin canına okuduk.

Yaktık birbirimizi… yakıldık… 

*** 

80’li yıllarda “Türk”lüğümüzü keşfettik!..

Ve Kürt”lüğümüzü!..

Ve bunun üzerinden telef ettik gençliğimizi… 

Daha yeni 12 evladımızı şehit verdik.

*** 

Bizi tüm “farklılıklarımızla” bir arada tutacak ilkeleri belirleyemedik.

Bizi “bir” yapacak… 

“BİZ” yapacak…

*** 

“Dış güçleri” suçlayarak haklı çıkma şansımız yok.

Tüm mesele bizim dış güçlerin kurguladığı oyunda bir figüran olup-olmadığımızda. 

Bir “aparata” dönüşüp dönüşmediğimizde…

***

Şeytanın görevi tuzağa düşürmek.

Elbette şeytan şeytanlığını yapacak.

Şeytanın tuzağına düşmek “masum” yapmıyor bizi.

Mesele bizim şeytanı yenmemizde.

Bu bir görev…

Şeytanı yendiğimizde biz bir“şahsiyet”e dönüşüyoruz.

Şeytanı Müslümanlatırabildiğimizde bir “kimliğimiz” olacak…

*** 

Yaklaşan yerel seçimlerde siyaset, “alışkanlığı” gereği bizi yine ayrıştıracak…

Yine bir kısmımız güya “hain” olacağız!

Dış güçlerin oyuncağı!.. aparatı!...

Ülkeyi “satan!..” 

Bir kısmımız da şeriatçı olacağız!..

gerici!…  cemaatçi!…

Cumhuriyet düşmanı!…

ve demokrasinin katili vs!…

*** 

Karadenizli Temel, yoldaki muz kabuğuna basıp, düşmüş.

Kafa-göz kanamış, morarmış.

Aradan zaman geçmiş…

Temel yine yolda yürürken yerde bir muz kabuğu görmüş. 

Ve tepkisi şu olmuş:

“Tüh!.. Yine tüşeceğum!..”

*** 

Ne dersiniz, yaklaşan seçimlerde yine Temel’in durumuna düşecek miyiz?!..