Bireyler, doğada yaşamlarını sürdüren canlılar, hayatlarını idame ettirmek için sürekli olarak  tüketime ihtiyaç duyarlar. Genel itibariyle çevremizde ki üretim ve tüketim oranına baktığımız da  tüketimin üretime göre çok daha fazla olduğunun idrakına varmaktayız. Bu da günümüz toplumlarının tüketim toplumu olarak anılmasına sebebiyet vermektedir. Kapitalist sistem, tamamen tüketim üzerine kuruludur. Modern toplum da tüketimin bir çılgınlık haline dönüşmesi noktasında  reklamların payı büyüktür ve bu da  insanları etkisi altına almasıyla hız kazandı. Aynı işlevleri görüp sadece ayrıntı noktasında  farklı olan iki cep telefonundan birisi 4.000 liraya alınırken diğerinin yaşam boyu birkaç kez kullanılacak birtakım özellikleri taşıması nedeniyle 15.000 lira olması anlamlı değildir. Burada asıl sorun fiyatının çok olup olmadığı değil asıl sorun parası az olup da o pahalı telefonu statü sembolü olarak alanların ona bir değer atfetmesidir.

Modern kültür, sadece yetişkinleri baz alan bir kapitalist sistemi değil hem yetişkin hem çocuk ağırlıklı bir sistemi bu topluma lanse etmektedir. Çocuklara tüketme duygusunu aşılamak için cinsiyet rollerine uygun olarak bir meta üretmekte  ve bunu  piyasaya atfetmektedir.. McDonalds, Nescafe, Disneyland gibi firmalar insanların giyinme, yemek yeme, gibi gündelik hayatlarına dair alışkanlıklarının değişmesine neden olmaktadır. Bu büyük sorunu hayatımıza o kadar uyarlamışız ki bizi etkisi altına aldığı gerçeğini görmezden geliyoruz.

Tüketimin var olması demek  üretimin de var olması demektir. Tüketim olmazsa yatırım da olmaz, ekonomi de büyüme de olmaz. Dolayısıyla tüketim, üretimin çıkış noktasıdır. Sadece günümüz modern toplumunda değil bundan 10 bin yıl önce de insanlar hayatlarını idame edebilmek için tıpkı diğer canlılarda olduğu gibi tüketim öncelikli bir hayat yaşamışlardır. Ne var ki bunda aşırıya kaçıp bir tüketim çılgınlığını tetiklediğimizde israf ve gereksiz büyük bir üretimi tetiklemiş oluruz ve bu da biz farkında olmadan çevremize zarar veren bir büyümeye ulaşmış oluruz. O nedenle her şeyin aşırısı gibi tüketimin de aşırısı zararlıdır.

Tüketim çılgınlığı ikili ilişkiler  üzerinde de söz sahibi olabilmektedir.. ‘’İnsanlar, daha lüks bir yaşam tarzı ve tüketim alışkanlıklarıyla ilişkilerini etkileyebilir. Birçok aile, para konuları ve harcamalar nedeniyle anlaşmazlıklar yaşayabilir. Bu durum, ilişkilerin zorlanmasına hatta boşanmalara yol açabilir. Tüketim çılgınlığının psikolojik etkileri de göz ardı edilemez. İnsanlar, sürekli bir tatmin arayışına girerek mutluluğu maddi şeylerde arama eğilimine girebiliyorlar. Ancak, maddi varlıkların sağlayabileceği mutluluk genellikle geçici ve kişilerde boşluk hissi yaratabiliyor. Bu durum, stres, kaygı ve depresyon gibi ruhsal sorunlara yol açabiliyor. Tüketim çılgınlığı toplumsal açıdan da etkiler gösterir. İnsanlar, maddi varlıkları ve statü sembollerini ön plana çıkararak, kişilerarası ilişkilerin yüzeysel hale gelmesine ve rekabetin artmasına yol açabiliyorlar. Tüketim çılgınlığına karşı mücadele etmek uzun vadeli bir süreç olabilir.’’

Son söz Kur’an’ın olsun:’ Saçıp savuranlar, şeytanların kardeşleridir.’ İsra/27