Deva Partisi’nin Konya ilindeki örgütlenme durumu ne aşamada, partiniz açısından Konya ilini değerlendirir misiniz?

Partimiz ve Genel Başkanımız açısından Konya son derece önemli bir il. Genel merkezde Konyalı  kurucumuz Mahmut Sami Topbaş Bey var. Genel merkez kurucularımızdan Sami Bey de hiç bu çerçevedeki yönlendirmeleriyle il Başkanlığı görevini Türkiye'de Deva Partisi ilk Konya'dan başlayarak Sayın Genel Başkanımız ilk il başkanı teşkilat başkanı görevlendirmesine Konya'dan başlayarak teşkilatlanmalarımıza başlamıştık. 23 Haziran 2021 bu tarih ve Genel Başkanımız bu görevlendirme esnasında il başkanı olarak şahsımızı görevlendirirken görevlendirme esnasında Konya’da başlama gerekçesi olarak bugün siyasette maalesef ciddi anlamda seviye kaybeden üsluba ilişkin Hz. Mevlana’nın hayat felsefesini bizim siyasete de hâkim kılmamız gerekir. Hz. Mevlana’nın görüşlerini, hoş görüsünü siyasete hâkim kılmamız gerekir diyerek yola çıktığımız bir gündü 23 Haziran 2020. Bu çerçevede görevi devraldıktan sonra kongresini yapan ilk 41 il içerisinde yer almak adına hızla teşkilatlanmamızı tamamladık ve 14 ilçede kongremize 31 ilçenin 14’ünde kongremizi yaparak 27 Kasım 2020’de il kongremizi daha sonra da diğer illerin tamamlanmasıyla bildiğiniz gibi 29 Aralık 2020’de de büyük kongremizi Ankara’da yapmış olduk ve o büyük kongre sonrası 6 ay sonra yapılacak ilk seçime girme hakkını bu şekilde Deva Partisi elde etmiş oldu. Bu şunu gösteriyor: Bize göre Genel Başkanımız çeşitli vesileler ile ifade etmişti, Deva Partisi’nin her kesimde bir karşılığı var. Ben görevi devraldığımda Konya’da 1500’e yakın müracaatı genel merkezimiz teslim etmişti bana. Daha sonra teşkilatlanmamızda ağırlıklı şekilde insan kaynağını da değerlendirmeye gayret ettik. Birlikte teşkilatlanmalarımızı oluşturduk. An itibariyle 31 ilçe mevcut. Siyasal iktidarın her türlü insanları endişeye, korkuya sevk eden çabaları ve gayretlerine rağmen 26 ilçemizde teşkilatlanmamız ilçe başkanı görevlendirmelerimizi yaptık. Geri kalan ilçelerimizde de süreç devam ediyor. İnşallah onları da en kısa zamanda tamamlarız diye ümit ediyorum.  

Sahada edindiğimiz izlenimler üzerine partinize her kesimden bir ilgi var. Ancak özellikle genç kesimden ilgi görmenizi nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Diğer partilere kıyasla bir farkımızı burada ifade etmek isterim. Genel Başkanımız, kurucular ve kurulumuz partinin kuruluşunda gençlik ve kadını ana gövdenin yan unsurları gibi değerlendirmemiştir. Tam tersine yönetim kurullarında kotalar koyarak bu kotalar çerçevesinde hem kadın hem de genç bulunması noktasında bağlayıcı bir tüzük hazırlamışlardır. Fakat yine ifade ettiğim gibi bu yirmi yıllık süreç içerisinde vatandaşın önemli bir kısmının siyasetten ümidini kestiğini görüyoruz sahada. 3y ile mücadele şeklinde yola çıkan mevcut iktidar maalesef yolsuzluk, yasaklar ve yoksulluk noktasında aldıkları noktadan bazılarını çok daha ileri götürerek, bazılarını farklı yasaklar devreye sokarak gibi farklı noktalara götürdü. Bu da siyasetten vatandaşlarımızın, kadınlarımızın, gençlerimizin ümidini kesmesine yol açmıştır. Ancak her yıl bir milyona yakın gencimiz iş piyasasına katılıyor, üniversitesini bitiriyor ve iş bulma ümidiyle tabiri caiz ise yollara düşüyor. Ama bu bir milyon gencimize istihdam sağlayacak, tamamına istihdam sağlayacak durumda değiliz. Çünkü o bir milyon gencimiz istihdam alanına girdiği anda zaten elimizde bir stok işsizlik kümemiz var. Daha önceki iş bulamayan gençlerimizden hatta bu gençlerimizin önemli bir kısmı da artık iş bulmaktan ümidini kesmiş ve yine Genel Başkanımızın ağırlıkta kullandığı ve literatüre soktuğu bir kavram bir kelime olarak “ev gençleri” türemeye başlamış. Bu çocuklarımız maalesef psikolojik anlamda depresyonda. Bir yanda ailelerine karşı kendilerini yük gibi hisseder konumda yani iş bulma endişesini hala muhafaza ediyorlar. Ki TÜİK’in açıkladığı işsizlik rakamlarında bu ev gençlerinin iş aramaktan ümidini kestikleri iş aramayı bıraktıkları için belki o işsizlik yüzdelerine yansımayan da bir durumu var. Bu çerçevede yaygın medyada çok fazla yer alamıyoruz malum iktidarın yandaşlığını yapan medyada çok fazla yer alamadığımız için uygulanan ambargolara rağmen sosyal medya kanallarımız üzerinden gerek partimiz, gerek şahısların özellikle gençlerimize mesajlarımızı ulaştırmaya gayret ettikçe biz bunun sahada karşılık bulduğunu görüyoruz. Şöyle bir örnek vereyim ben an itibariyle 58 yaşındayım. Partimizi kurduğumuz gün yaş ortalamamız 42 idi. Son kongremizde yaptığımız yenilemelerle ayrılan arkadaşlarımızın yerine yeni başlayanlarla yaş ortalamamız hala 42. Üç yıldır Konya teşkilatı ihtiyarlamadı. İnşallah etrafımıza gelen gençlerimiz daha çok bu anlamda bilinçlendikçe ve teşkilatlanma açısından gayretlerini arttırdıkça ve yine gençlerimizin buna paralel olarak kadınlarımızın herkesin partimizde çok daha ciddi anlamda karar mekanizmalarında yer bulacağını düşünüyorum. O nedenle bu vesileyle bu zamana kadar da parti organlarımızda gayret etmiş çalışmış gençlerimize, kadınlarımıza ayrıca teşekkür etmek istiyorum. 

Millet İttifakı olarak büyük ve yoğun çalışmalar sonucu mutabık kaldığınız protokol ile ülkedeki her kesime ilişkin sorunların tespiti ve sorunların kısa, orta ve uzun vadeli çözümlerini içeren protokolü geniş halk kitlelerine yani muhataplarına nasıl ulaştırmayı planlıyorsunuz? 

Öncelikle biz yine kurulduğu ve deklare edildiği günden itibaren 9 Mart'ta Yargıtay’a kuruluş  dilekçesi akabinde 11 Mart 2020’de Genel Başkanımız Bilkent otelde partimizi deklare  etmişti. O günden itibaren bana göre yine bu kadar yaşım itibariyle şahit olduğum siyasi parti çalışmalarımdan ülkem, Deva Partisi’nin farkını bir kez daha buradan vurgulamak zorundayım o da şu; Genel Başkanımız kurulduğu gün itibariyle genel başkan yardımcılarımıza ki, genel merkezde bir nevi Bakanlar Kurulu denilebilecek gölge kabine denilebilecek hayatın her alanına dokunan alanlarda genel başkan yardımcılarımız var, Genel Başkan yardımcılarımıza kendi alanlarıyla ilgili vatandaş yarın bize emaneti teslim ederse mührü verirse neler yapacağız noktasında bizim eylem planı adını verdiğimiz öncelikle sorunların tespiti bu sorunlara ilişkin çözüm önerileri ve bu çözümün hangi vadede gerçekleşecek, bütçesinin olup olmadığı, bütçeyle ilgili çalışmasını yapılıp yapılmadığı ve bu sorunu çözecek bulunmayacağı bakanlıklar ve kurumlar neler buna ilişkin detaylı bilgilerin yer aldığı eylem planı hazırlığı talimatını vermişti Sayın Genel Başkanımız. Tabii burada ana mesele sistem meselesi. Biz hâlâ birinci gün onu iddia ediyorduk şimdi de onu iddia ediyoruz. Ülkeyi şu anda çıkmaza sokan mesele cumhurbaşkanlığı hükümet sistemidir. Tek kişinin karar verdiği ve ortak aklın devre dışı kaldığı bu çerçevede üstüne bir de liyakatsiz ve adaletle sürdürülmeyen bir yönetim tarzının ortaya çıkması sonrasında ülkemiz son sürat bize göre uçuruma doğru gidiyor. Ekonomi tüm bunların bir sonucu mahiyetinde. Nedeni de şu Genel Başkanımızın 2002’de devraldığı ekonomi kadrosunun da içinde olduğu hükümet, gerçekten ülkeyi 10 yıl içerisinde ciddi anlamda büyüttü. 10 - 12 yıllık süreçte  ülkeye duyulan güvenin getirdiği yabancı yatırım, yabancı kaynak bu sadece sıcak para dediğimiz menkul kıymetler  borsasına gelip belli bir dengeyi bulduktan sonra da  kaçan bir paradan ziyade sabit sermaye yatırımı. Bu da benim gencime iş alanı, benim sanayicime tüccarıma ortaklık alanı olarak iş büyütme imkanı sağlayan yatırımlarda özellikle tabii bu tip yatırımların gelmesindeki ana unsur güvendir. Bu güvenin kaybolması nedeniyle de ülke son yıllarda ciddi anlamda bir  yabancı sermaye yatırımıyla buluşuyor demek mümkün değil. Bu yabancı sermaye yatırımının gelmemesini nedeniyle ülkenin de kendi içinde ürettiği katma değerin yeterince fazla olmaması nedeniyle ülke büyümelerinde birtakım sıkıntılar daha küçük rakamlar üstüne bir de dış faktörler eklenince mevcut yönetim için bahane teşkil eden dış faktörler oldu. Pandemi bunun bir örneği mesela veya dış ülkelerin birkaçında yaşanan krizler bu bahanelerin arkasına sığınarak maalesef ülkeyi son sürat olumsuz bir sürece doğru yürütüyor. Genel Başkanımız bakanlık yaptığı dönemlerde de özellikle ülke belli bir noktayı yakaladıktan sonra 3.000 dolara yakın kişi başına milli gelirden 13.000 dolara yakın kişi başı milli gelire geçtikten sonra Genel Başkanımızın hızla dikkat çektiği bir konu var o da gelir tuzağı. Gelişmekte olan ülkelerin yaşadığı önemli sorunlardan biri orta gelir tuzağı dolayısıyla orta gelir tuzağını aşmanın yolu eğitim sisteminde yapılacak reformlarla donanımlı bir nesil, donanımlı bir gençlik yetiştirmek ve bu donanımlı gençliğin oluşturacağı bilgiyle, araştırmayla, çabalarla, hızlıca Anadolu tabiriyle yükte hafif pahada ağır ürünlerin üretileceği bu vesileyle de 1’e mal ettiğini 10'a sattığın ürünlerle de ülke gayri safi milli hasılatının hızla arttığı ve bu oranda da kişi başı milli gelirin hızla 20.000 doların üzerine atılacağı bir plan program üzerinde Genel Başkanımız hep çalışmış ve eğitim  reformuna dikkat çekmiştir. Eğitim reformunun yanı sıra yargı reformuna da dikkat çekmiştir. Eğer bu eğitimde ve yargıda ciddi, köklü, kalıcı ve  batı standartlarına batı deyince bugün maalesef bazıları yanlış anlıyor ama orada standart meselesi olarak batıyı esas almak önemli. Avrupa Birliği biliyorsunuz AK Parti hükümetinin kuruluşundan itibaren ele aldığı, hedeflediği en önemli kriterlerden biriydi fakat ya orada Avrupa Birliği’ne karşı da kamuoyundaki ön yargı hızla kırıldı. Niye kırıldı? Bir Kopenhag Kriterleri denilen hak özgürlükler anlamındaki Avrupa standartlarını benimsedik ve biz kendi ülke insanımızı başörtüsü problemi başlamak üzere bugün ülkedeki birçok yasaklar ortadan kaldırma anlamında Kopenhag Hareketlerini esas alıyoruz ve o Avrupa insanının sahip olduğu haklara benim vatandaşım da sahip olacaktır dedi Sayın Cumhurbaşkanı başbakanken. Bir diğer kıstas Maastricht Kriterleri biliyorsunuz o da ekonomik kriterler idi. Ekonomik kriterlerde de 20.000 dolar ve üzeri milli geliri hedefleyen kişi başı bir süreçti maalesef daha sonra çeşitli sebeplerle bunda en önemli husus bizzat kendi şahsi yönetimi etrafındaki güvenilir kadroları yavaş yavaş ortadan kaldırması, etrafından uzaklaştırması, siyasetten soğutması, ülke yönetiminden uzaklaştırılması ve akabinde gelişen sıkıntılarla da bu güven gittikçe kayboldu ve Avrupa Birliği ile müzakerelerin akamete uğradı. Sonuç itibariyle oradaki standarttan ülkeye hakim kılınmasıyla alakalı her ne kadar Avrupa bizi almazsa ben standartlarımı yine yükseltirim. İşte Kopenhag Kriterleri’nin adını Ankara Kriterleri  koyarak yoluma devam ederim diyen Başbakan sonra Cumhurbaşkanı sistem değişikliğini de getirdiği sonuçlar itibariyle maalesef bugün ülkeyi son derece kötü yöneten bir hale geldi. Deva Partisi Sayın Genel Başkanımız 2019 yılında ayrılarak öncesinde de idari 2-3 sene karar verici mekanizmalarda bulunmamasına neden olan yaklaşımlar nedeniyle de ülkenin içine düştüğü ve sürekli gittiği o kötü yönü net olarak gördüğü için birlikte ekip arkadaşlarla Deva Partisi'nin 2019 yılında kurup 2020’nin mart ayında da açıklamıştı. Tabii bu arada siyasette de birtakım yönetim sistemi anlamında ciddi değişiklikler yapıldı. Ülke özellikle 2016 fetö terör örgütünün 15 Temmuz kalkışması sonrasında biraz da bazı korkuları vatandaşa pompalayarak bu sistem yönetim sistemi değişikliğine gitti ve Cumhurbaşkanı hükümet sistemine geçildi. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi bir Parti Genel Başkanı şapkasıyla Cumhurbaşkanı şapkasını birleştirdiği andan itibaren ciddi sıkıntıların yaşanmaya başlandığını görüyoruz. Burada en önemli problem tek şahsa bağlı alınan kararlar kanun hükmünde kararnamelerle meclisin baypas edildiği bir yönetim tarzı. Meclise tabiri caizse şu tarzda bir kanun istiyoruz gibi ısmarlama kanunlarla sadece meclisin çalıştırıldığı bir yönetim süreci oluştu, gelişti. Bu tek başına verilen kararlar istişarenin ortadan kalkması liyakatsiz kadroların da devrede olmasıyla maalesef siyaseti de bu anlamda içinden çıkılmaz hale getirdi. Biraz önce bahsettiğim şeyi şu şekilde noktalayayım. Eylem planlarının birincisini demokrasiye geçiş eylem planı olduğunu burada ifade edeyim daha sonra hayata dokunan insanımızın gündelik hayatta karşılaştığı her türlü soruna çözüm teşkil edecek mahiyette sağlıktan eğitime, gençlikten ticarete ve sanayiye ekonomiye, doğal afete, çevreye, hayvan haklarına dair tabiri caizse tam bir ansiklopedi kalınlığına ulaşan 22 ana eylem planını genel başkan yardımcılarımız politika kurullarımız bu süreçte oluşturdular. Tabii yine ülkeyi 2018’de geçilen cumhurbaşkanlığı meselenin getirdiği bir açmaz var: 50 + 1. Ülkeyi eğer hakkıyla yönetmek kudretindeyseniz vatandaşa gidip 50+1’in oyunu almanız lazım. Gelinen süreçte bir müddet sonra AK Parti 2018’de cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine giderken de vatandaş nezdindeki çoğunluğu kaybettiğini hissedince bu 50 + 1 elde edemeyeceğini anlayınca bildiğiniz gibi geçmişte birbirlerine gerçekten belli yaşta çocukların duydukları  zaman psikolojilerini bozacak, onlara kötü örnek teşkil edecek tarzda ağır küfürlerle  hakaret eden 2 parti liderinin bir araya gelerek cumhurbaşkanlığı “Cumhur İttifakı” adıyla daha sonra da başka bir partimizin katılımıyla böyle bir oluşum kurmak zorunda kaldıklarını görüyoruz. Şimdi burada Cumhur İttifakı oluşumuna ses etmeyenleri veya onu doğru bulanlar bu ittifakın karşısında da işbirliğiyle hareket etmeyi maalesef olumsuz bir şey gibi göstermeye gayret ediyorlar.  Mevcut iktidarın tırnak içinde yıkılmasıyla ülkenin de yine tırnak içinde yıkılacağını pompalamaya gayret ediyorlar. Halbuki olay öyle değil. Üç siyasi parti, arkasında politika belirleyici başka bir siyasi partinin de olduğu dört siyasi parti bugün ülkeyi yönetiyorsa vatandaşımızın inşallah 14 Mayıs'taki tercihleriyle bunlar kenara çekilecekler. Yine siyasi parti olarak kimliklerini ne kadar devam ettirirler, küçülürler küçülmezler olan şey diyemiyorum ama geçmişteki ülkeyi yönetmiş, tek başına yönetmiş siyasi partilerin olduğu gibi onların liderlerinin kenara çekilmesiyle liderlerinin belki vefatıyla nasıl siyasi partiler tabelamızda yerlerini aldılarsa bu partilerimizden siyasi partiler tabelasında tarihinde yerlerini alacak. Dolayısıyla karşısında siyaset yapan Millet İttifakı da bu çerçevede vatandaşın 50 + 1 oyuna talip ama vatandaşın yüzde yüzüne hitap eden bir ortak yönetim tarzı belirleyelim diye ki burada genel başkanımızın ve Deva Partisi heyetlerinin çalışmalarının çalışmalardaki ağırlığını da ifade etmek isterim. Bu süreçte ortak politikalar metni yaklaşık 400 sayfalık 2.300 alanda eylem planı tespiti yapıldı. Hangi eylem planı alanını ele alırsanız alın, örneğin işte Cumhuriyet Halk Partisi'yle Deva Partisi bu eylem planında %100 aynı politikalarda örtüşmüyor olabiliri örtüşmemelilerdir zaten. Eğer öyle değilse örtüşecek olsa iki ayrı parti olmazdı. İki  ayrı parti olmasına da gerek olmazdı. Önemli olan bu 6 partinin ortak politikaları da uzlaştığı alanlarda bir araya gelmek. Yine Genel Başkanımızın ifadesiyle ortak uzlaşıyla, ortak akılla bu belirlediğimiz politikaların %60’ını uygulasak bile  ülke uçar diyorlar ya şimdi yarın Millet İttifakı iktidar oldu ya  şunu birbirinize soracaksınız ve verilen örnekler de hep uç örnekler. Enteresan bir şekilde neymiş efendim işte sınırlarımızdan komşu bir ülke sınırlarımıza tecavüz etti. Burada 6 lider toplanıp birlikte karar mı verecekmiş gibi falan böyle uç örnekler veriyorlar. Yahu zaten ortak akılla yönetilen ülkeden kurumlar yerli yerine oturacak, Genelkurmay’da yerli yerine oturacak, askere de yerli yerine oturacak, merkez bankası da, maliyesi de, yargısı da. Onların hiyerarşi anlamında, işleyiş anlamında zaten bir eylem planı var, bir rotası var. Herkes atılması gereken adımı atılması gerektiği anda zaten atacak . Ama ülkenin yarınına dair farklı bir karar alınması gerektiği noktada 6 lider oturup bir araya gelerek böyle bir karar verecek. Bu çerçevede altılı masa bizim açımızdan en azından ülkenin yarınlarına dair bir mecburiyet. Niye mecburiyetti? Eğer biz kurduğumuz günden itibaren bizim gibi ortak şikâyette bulunan yönetim sisteminden şikâyette bulunan partilerin yönetim sistemi değiştirme anlamında 50 + 1 mecliste işte 367 veya 400 üzeri nitelikli çoğunluk dediğimiz milletvekili sayısına ulaşması hâlinde sistem değişikliği mümkün. Bunun için de bu partilerin bir araya gelerek yaptığı bir ortaklıktı altılı masa. Bu çerçevede sizin de ifade ettiğiniz gibi yaklaşık bir yıl civarında yapılan çalışmalarla da 400 sayfayı bulan 2.300 civarında eylem planıyla bu çalışmalar meyvesini verdi. En son aday meselesiydi bizim açımızdan belki gönlümüzde yatan Sayın Genel Başkanımızın Cumhurbaşkanı adaylığı idi. Birkaç açıdan söylüyorum Konya gibi bir yerde siyaset yapıyor olmaktan dolayı bunu söylüyorum. Bu çerçevede Konya'nın arzusu dışında da olsun Genel Başkanımız haricinde Sayın Kılıçdaroğlu aday gösterilmiş de olsa sistem değişikliği için inşallah altını masa liderleri oldukça uyumlu bir çalışması sergileyeceklerdir. Vatandaşın 15 Mayıs sabahı teveccühünü de arkalarına alarak en başta bu sistem değişikliğini ki 12 maddelik mutabakat metninin birinci maddesi yine sistem değişikliği. Bildiğiniz gibi son yayınlanan bu süreç içerisinde uyum içerisinde altılı masa sistem değişikliği yaparak güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçecek. Vatandaşımız, hangi partinin icraatını beğeniyorsa ona çoğunluk oyunu verecek. Tek başına olmuyorsa da kendine en yakın oy almış diğer partilerle birlikte bu vatan, bu ülke, bu topraklar, bu devlet, ortak akılla bundan sonra yönetilmeye devam edecek diye düşünüyorum. 

Şuana kadar Konya ilinden partinize kaç milletvekili aday adaylığı müracaatı oldu?

Şu anda dün itibariyle evraklarını tamamlayarak bu süreci tamamlamış ve genel merkeze evraklarını teslim ettiğimiz 21 arkadaşımız var. Bunun dışında internetten gelen merkeze müracaatlar süre sonunda bize intikal ettirilecek herhangi bir bilgimiz yok ama bize gelip de düşüncelerini beyan eden ve bu aşamada herhangi bir istifa gibi zorunluluk olmadan adaylık müracaatında  bulunabilecek olan 12 civarında arkadaşımız da bizzat bize müracaat etmişti. Onların da durumlarına göre genel merkeze müracaat tarihinin son günü daha net sayı söylemek mümkün. Ama şu anda 21 arkadaşımızın evraklarını teslim ederek aday adaylarının gereklerini yerine getirdiğini söyleyebilirim. 

Milletvekilliği seçimlerine kendi parti ambleminizle mi yoksa millet ittifakı içerisindeki partilerle mi girmeyi düşünüyorsunuz? 

Her parti kendi tüzel kişiliği içerisinde, kendi politikası ve kendi tüzüğü olan bir yapıya, bir tüzel kişiliğe sahip. Dolayısıyla gönülden geçen her partinin kendi tüzel kişiliğiyle yarışması ama tekrar o sistem konusuna döneceğim, bu ülkenin acilen olmazsa olmazı sistem değişikliği. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi değiştirmenin de başta gelen iki yolu şöyle; bir öncelikle cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmak 50+1 ile 2, mecliste ya nitelikli çoğunluk dediğimiz 367 ve üzeri milletvekilini veya anayasayı tek başına değiştirme çoğunluğu olan 400 milletvekilini elde etmekten geçiyor. Buna dair genel merkezlerimizin yürüttüğü bir çalışma var. Bu çalışmanın sonuçları bugünlerde neticelenecek. Bu çalışmanın esası şu şekilde; bildiğiniz gibi mevcut iktidar bloğu kendi tabanlarındaki kaymayı ve kendi kitlelerindeki kaybı da gördükleri için 6 Nisan itibariyle yürürlüğe girecek bir seçim kanunu değişikliği de yaptı. Bu seçim kanunu değişikliğinde ittifaklar da kendi ittifak içinde birbirine yarayan artık oylar meselesini filan o ilde en fazla oy alan partiyi yarayacak şekilde birtakım değişikliklere gitti maalesef. Onun dışında mevcut süreçte altılı masayı eleştirenler şimdi vatandaş nezdindeki karşılığı seçimlerde bugüne kadar çok fazla olmasa da tüm partileri yanlarına çekme telaşındalar. Böyle bir mesaj veriyorlar. Burada genel merkezlerimizin milletvekili maksimum düzeyde nasıl çıkarılır, hangi ilde ortak listeyle mi girsek yoksa her parti tek başına mı girse, ittifak çatısında olmak kaydıyla bir defa ittifak çatısı altında girildiği için ve ittifakta iki parti bu zamana kadar barajı geçtiği için ve baraj zaten o seçim kanunu değişikliğiyle yediye indirilmişti.  O şemsiye altında gelen partilerin hiçbirisinin baraj sorunu olmayacak. Önemli olan burada milletvekili çıkaracak kadar sayıya ulaşabilmek. Yeni kurulan partiler biz de dahil olmak üzere yeni kurulan partiler açısından ama biz yine burada da maksimum Millet İttifakı milletvekili çıkarılması adına yerel şartlarda dikkate alarak bir rota belirlenmesi, bir prosedür belirlenmesi ve sürecin öyle yürütülmesi gerektiğini genel merkezlerimize aktardık. Dolayısıyla son seçim itibariyle ele aldığımızda Konya açısından iktidarın nereden baksanız yüzde otuza yakın oy kaybı olduğunu düşünüyoruz ki kendi yaptırdıkları anketlerde de bunu net olarak görüyorlar. Kamuoyuna verdikleri mesajlar farklı. Tırnak içinde bir “Cehape” zihniyeti kavramı var. Konyalı nezdinde veya muhafazakar seçmen nezdinde büyük bir şeytanlaştırılan tabiri caizse ve algı oluşturularak yürütülmeye çalışılan bir süreç var. Bu çerçevede Konya'da hangi parti listesinden eğer ortak girilecekse nasıl oluru son seçimlerde alınan projeksiyonlar, sonuçların projeksiyonu ve ayrıca son yapılan anketlerden genel merkezler görüşüyor. Dediğim gibi bugünlerde netleşecek. Tekrar söylüyorum 41 ilde zaten tek başımıza girme zorunluluğumuz var. Seçimi girilmiş kabul edilmek ve inşallah hazine yardımını artık kazanabilmek, elde edebilmek adına böyle bir zorunluluğumuz var. Konya her halükarda biz isteriz ki 41 il içerisinde olalım ve tek başımıza ittifak içerisinde logomuzla kendi listemize girelim ama genel merkezimiz bu çerçevede bizim projeksiyonumuzda bu şekilde bir duruma hasıl oldu der ise o noktada da biz elimizden gelen gayreti göstermek adına bir çaba içerisinde olacağız.

Son olarak Konya halkına neler söylemek istersiniz? 

Bugün mübarek Ramazan ayının birinci günü. Gerçekten ramazanın uhrevi ve gönüllere huzur veren iklimi yanı sıra zaten  45 gündür ülke ciddi felaketlerle boğuşuyor ve ülkede yardımlaşma duygusu had safhaya çıkmıştı. Ramazanda bu artarak devam edecek mutlaka.  Geçtiğimiz yıllarda Konyalı hemşerilerimiz ve Konyalı derneklerimiz, gönüllülerimiz dünyanın birçok yerine bu anlamda destek sunuyor idi.  Bu aşamada tabi daha çok kendi vatandaşımızın ciddi anlamda ihtiyaçları var ve bu ihtiyaçları giderme noktasında Konyalı yine üzerine düşeni yapacaktır. Ben vatandaşlarımızın dolayısıyla Ramazanı şeriflerini tebrik ediyorum. İnşallah o yardımlaşma duygusu ile yaralarımızı hızla saracağız ve bu süreçte seçimler noktasında da gerekli hassasiyeti gösterip inşallah ortak aklın siyasetteki üslup anlamında doğru siyaset tarzını benimseyen başta genel başkanımız Deva Partisi olmak üzere Millet İttifakı'na verecekleri desteklerle de inşallah 15 Mayıs'ta daha umutlu ve hızla Türkiye'nin sıkıntılarını ortadan kaldırılacak bir güne, bir zamana, bir ana şahitlik etmeyi arzu ediyorum. Teşekkür ediyorum bu fırsatı verdiğiniz için.