Yıl 1914. Babı Ali baskınından sonra kurulan hükümette Enver Paşa Harbiye Nazırı. Meclisin gündemi; ülkedeki ekonomik sorunlar. Hürriyet Kahramanı Enver, para basıp yoksulluktan bunalmış halka dağıtma önerisinde bulunur. Maliye Nazırı Cavit Bey bu öneriye karşı çıkıp Enver Paşa’ya para basmanın mümkün olmadığını ve daha büyük felaketlere sebep olacağını açıklamaya çalışıyor. Enver Paşa askeri hiddetini bürünerek “ Efendi ben Trablusgarp’ta savaşırken mukavvanın üstüne yazı yazdım ve para oldu pek ala para basıp dağıtabiliriz” cevabını verir. 


    Yıl 2019. Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle diyor ; “Peki bu nasıl doğruluk? Peki yanında kim var? Yine bir başka isim o da Sayın Babacan var. Onun da imzası var bu işin altında. Başka kim var? Mehmet Şimşek var.”“BUNLAR HALK BANKASI’NI DA DOLANDIRMAYA ÇALIŞIYORLAR”

Enver Paşa’nın Cavit Bey’le tartışmasının üzerinden 110 yıl, Recep Tayyip Erdoğan’ın sözleri üzerinden neredeyse 4 yıl geçti. Eski Maliye Bakanımız Mehmet Şimşek ülkeyi sürüklendiği uçurumdan kurtarmak için tekrar görevlendirildi. 
Hafızası çok zayıf insanlarla yaşarken geçmişi hatırlamak bir lanet olabiliyor. Mehmet Şimşek’in başa geçişi ile heyecanlanan “muhalifleri” ve adeta bir Mehdi dokunuşu bekleyen halkımızı gördükçe kahroluyordum. Yaşım genç olsa da bugünden bakınca Türkiye’nin cennet olduğu o meşhur “Prime” Ak Parti döneminde bile “işveren” bakanı olarak anılan Mehmet Şimşek’in böyle bir dönemde yapacaklarını az çok hayal edebiliyordum. 
    

İşsizliği “ Kıdem Tazminatına ” ve “kadınların iş hayatına atılmasına” bağlayan eski maliye bakanımız, büyük umutlarla geldiği yeni bakanlık dönemine de KDV-ÖTV oranlarını artırmak ve MTV’yi iki kez almakla başladı. Elbette rasyonel olmayan ekonomi modelleri ile ülkenin uçuruma sürüklenmesinin bir faturası çıkacaktı ve bu faturanın kime ödetileceğini Mehmet Şimşek’i hatırlayanlar tahmin edebiliyordu. 
  

 “Prime” Akparti döneminin 2 meşhur adamı. Ali Babacan ve Mehmet Şimşek. Ülkemiz siyasetinin rasyonellikten ne kadar uzak olduğunu görmek için yalnızca bu iki isme bakmak yeterliydi belki de. Seçimi Millet İttifakı kazansa kurtarıcımız Ali Babacan olacaktı, Cumhur İttifakı kazanınca Mehmet Şimşek oldu. Yeni AKP’nin bizi getirdiği uçurumdan kurtuluşu eski AKP ile bulmaya çalışmak… En iyi fikirlerimiz bu kadardı işte.  
    

Her ne kadar geçmişi bırakıp günümüze dönmek gerekse de geçmişten ders almadan geleceği inşa etmek mümkün değil. Recep Tayyip Erdoğan Cumhur’un başkanı olabilir ancak bu toplumun bilinçaltında O  halen “padişah”. Ve bugün padişahlık kalkmış olsa da bu millet ulufe dağıtılmasını hep sevmiştir. 

Enver Paşa’nın 110 yıl önce yaptığı teklifi uygulayan Recep Tayyip Erdoğan, dağıtılan ulufelerle seçimi kazandı. Ancak her ne kadar millet ulufe dağıtılmasını sevse de ekonominin gerçekleri Erdoğan’ı önlem almaya zorladı. Dağıtılan paraların bir şekilde toplanması yani faturayı ödeyecek birileri lazımdı. Geçmişte olduğu gibi faturayı yine halka ödetmek için daha önce “dolandırıcı” dediği Mehmet Şimşek’i kasanın başına getirdi Erdoğan. 

Evet, Recep Tayyip Erdoğan’ın dün ak dediğine bugün kara demesi bu ülkede kimse için şaşırtıcı olmamaya başladı. Ancak en azından benim için şaşırtıcı olan Mehmet Şimşek’in başa geldiğinden beri uyguladığı politikalarla en çok AKP içinden bazı kanatları rahatsız etmesi. Şimşek, yıllar önce hükümeti pahalı arabalar ve ekonomiye yük olacak lüks harcamalarla ilgili eleştirenlere “bunlar çerez parası bile değil” diyordu. Demek ki artık çerez parasına dahi ihtiyacımız var ki kaynakları kesilen yandaşlar Şimşek’ten fevkalade rahatsız durumdalar. Ahmet Davutoğlu’nun Akparti’nin başına geçip Erdoğan’ı pasifize etme çabasında olduğu dönem de bakanlık yapmıştı Şimşek. Pek tabi Davutoğlu ve Babacanla birlikte tasfiye edilen Şimşek’i en başından beri istemeyenler de vardı AKP içinde. 
   

 Velhasıl geldiğimiz nokta şu; Erdoğan acı reçete için Şimşek’i geri getirdi. Ancak hükümetin içindeki bazı bakanlar Şimşek’in politikalarından ve bizzat kendinden rahatsız. Bu çatışma ortamında “Padişahımız”a bağlı bazı yeniçeri ağaları yeni bakanın kellesini istiyor. Şimdilik sesleri kısık olsa da seslerinin yükseleceğini tahmin etmek zor değil. Tahmin etmesi zor olan Erdoğan’ın fikirlerinin hangi yöne doğru değişeceğidir. Bugün Ak dediği hükümetten bazılarına yarın kara diyeceği isimler kim olacak. Belki Mehmet Şimşek belki bir başkası kim bilir. Demokratik olmayan ülkelerde her şey tek adamın iki dudağı arasındadır ve tek bir adamın hangi hatayı ne zaman yapacağını bilmek hiç kolay değil.