“Bense yalnızca tek şeyi görüyordum: Siz çalınması gereken bir Mona Lisa tablosuydunuz. Ve çaldılar sizi.” Vladimir Mayakovski
Takvimler 21 Ağustos 1911’i gösterirken Louvre Müzesi’nde çalışan Vincenzo Peruggia adlı bir İtalyan işçi, Mona Lisa tablosunu çalmayı planlamıştı. Peruggia, tablonun çalınması için gerekli hazırlıkları yaptı. Önceden müzeye girerek kendine gözlerden uzak bir oda bulmuştu ve müzenin kapalı kalacağı günü bildiği için bir gün öncesinden bu odada sabahlamıştı. Hırsızlık anı gelmişti artık. Tablonun bulunduğu odaya girerek tabloyu çaldı. Hemen ardından saklandığı odada tablonun çerçevesini sökerek sırra kadem bastı.
Yaşanan bu hırsızlık saatlerce fark edilmedi. Bunun nedeniyse müzedeki resimlerin müze fotoğrafçıları tarafından sık sık fotoğraf çekimleri için stüdyoya götürülmesiydi. Önce bu durum olağan karşılandı ancak 12 saat sonra tablonun hala eski yerine gelmediği görülünce çalındığı anlaşıldı. Hırsızlığı çözmek adına tutulan özel dedektiflerle müze didik didik edildi. 49 dönümlük araziye kurulmuş Louvre Müzesi’nde tabloyu aramak tam 1 hafta sürdü. Tablonun çalınmasından bir hafta sonra merdivenle girilen ve göz önünde olmayan bir odada tablonun çerçevesi bulundu. Malumun ilanıydı. Mona Lisa çalınmıştı.
Hırsız hakkında herhangi iz yoktu. Belki de tarihin en büyük sanat soygunu yaşanmıştı. Louvre Müzesi aranma süreci boyunca kapalı kaldı. Açıldığında Mona Lisa tablosunun olduğu yerdeki boşluğu görmek isteyenler sayesinde müzenin ziyaretçi sayısı katlandı. Olay büyüdü ve bu tablo bir sanat ikonu haline geldi. Mona Lisa hiç olmadığı kadar ünlü olmuştu.
Fransız Polis Teşkilatı ve tüm dünyadan dedektifler, hummalı bir çalışmaya başladı. Tablonun çerçevesinde bulunan bir parmak izi, ulaşılabilen tek delildi. Ancak bir süre hiçbir sonuç alınamadı.
Olayın üzerinden iki yıl geçmişti ve tablonun kaybolduğu ya da karaborsada satıldığı yönünde ortak bir kanı oluşmuştu. Tablodan ümit kesilmişken Fiorentinalı bir antikacıya bir mektup geldi:
“Leonardo da Vinci’nin kayıp eseri bende. Da Vinci İtalyan olduğuna göre tablo İtalya’ya ait.”
Antikacı Alfredo Geri, gizemli şahısla buluştu ve tablonun orijinalliğini kontrol etti. Tablo orijinaldi. Gizemli şahıs ise Vincenzo Perugia idi. Hikâyeyi enteresan yapansa Perugia’nın bu suçu para kazanmak için değil de milliyetçi duygularla işlemiş olmasıydı. Aslında bu olay, milliyetçi duyguların yükseldiğinin ve Avrupa’da fokurdamaların başladığının göstergesi olarak nitelenebilir. Nihayetinde üç yıl sonra Birinci Cihan Harbi patlak verecekti.
Peruggia, tablonun çalınmasından yargılandı. Peruggia, tablonun çalınmasından bir yıl hapis cezasına çarptırıldı ve tablo, İtalya polisi tarafından ele geçirilerek, Louvre Müzesi’ne geri getirildi.
Bu olayın öyküsü, insanların tablo hakkında daha fazla ilgi duymasına neden olmuş ve bu tablo dünya çapında çok daha tanınır hale gelmiştir. Tabii ki bu hikâyeye ilgiyi bu kadar kuvvetlendiren etmenlerden biri de o dönemlerde Picasso’nun satın aldığı iki heykelin soruşturmaya konu olması sonucunda Mona Lisa hırsızlığı açısından şüpheli konumuna düşmesi olmuştur. Picasso bu iddiaları reddetmiş ve bir süre sonra Picasso’nun bu olayla bir ilgisi olmadığı anlaşılmıştır.
Bugüne gelindiğinde Mona Lisa, popülerliği o kadar büyük bir tablo ki kendine ait bir posta ve e-posta adresi var. Mona Lisa’ya her gün yüzlerce mesaj geliyor. Mona Lisa hakkında şiirler yazılıp şarkılar besteleniyor. Deha bir ressam bir tablo yapıyor ve bu tablo, tarihi hikayeler yazıyor. Belki de nice hikayeler daha yazacak…