Merhaba değerli konyahaberal.com okurları. Bu hafta ülkemizin gündemini, Anayasa Mahkemesi’nin kararına karşı Yargıtay’ın tutumu meşgul etmektedir. Bu durum oldukça önemli olup bu sadece bir Yargıtay Dairesi’nin yanlış bir tutumu olarak değerlendirilmemeli bu tutum ülkemizin hızla geri kazanmaya çalıştığı uluslararası güveni de olumsuz etkilemektedir. Hepimizin bildiği üzere, ülkemiz kara para ile mücadelenin yetersiz görülmesi nedeniyle gri listeye dahil olmuş, bu nedenle vatandaşlarımız uluslararası ticaret ve seyahatte birçok zorluk yaşamaktadırlar. Genel seçimlerin ardından İçişleri Bakan’ı olarak atanan Sayın Ali Yerlikaya, birçok suç örgütüne karşı önemli operasyonlar başlatmış ve bu operasyonlar ile birçok çeteye ağır darbe vurulmuştur.

İçişleri Bakanlığı’nın başarılı operasyonları ülkemizin eski güvenilirliğini sağlamak adına çok olumlu etkileri yaratmıştır. Umarım bu operasyonlar daha da artarak devam eder ve ülkemizi suç merkezi haline getirmeye çalışan örgütlerden tamamen temizlenir.

Peki, yapılan bu operasyonlar, uluslararası güveni kazanmak için tek başına yeterli olur mu?  Bu sorunu cevabı oldukça net aslında, bu operasyonların ülkemizin güvenirliliğine önemli katkılar yaptığı su götürmez bir gerçektir. Ancak bu operasyonların oluşturduğu olumlu havayı artırmak ve devamlılığını sağlamak için hukuk devleti olarak güvenilir bir hukuk sistemi oluşturulması gerekiyor. Tüm bu hususlar bir araya geldiğinde ekonomik ve sosyal gelişmemiz de kaçınılmaz olacaktır.

Son yıllarda sıkça duyduğumuz kavramlardan biri olan "hukuk devleti," sadece hukukun üstünlüğünü değil, aynı zamanda ekonomik kalkınmanın da temelini oluşturuyor. Bir ülkede hukuk devleti ilkesinin sağlıklı bir şekilde işlemesi, sadece adaletli bir toplum yaratmakla kalmaz, aynı zamanda ekonominin sürdürülebilirliğini güvence altına alır. Hukuk devleti, bireyler arasında adil ve eşit haklar tanır. Bu, iş dünyasında sağlıklı bir rekabet ortamının oluşmasına katkıda bulunur. Eşit şartlarda yarışmak, inovasyonu teşvik eder ve ekonomiyi canlı tutar. Ekonomik faaliyetlerin temelini oluşturan mülkiyet hakları, hukuk devleti tarafından güvence altına alınır. Bu, iş dünyasında istikrarın ve güvenin sağlanmasına katkıda bulunur. İnsanlar, yatırımlarını güvenle gerçekleştirebilir ve ekonomiye katkıda bulunabilirler. Hukuk devleti, sözleşmelerin gücünü de korur. İş dünyasında güven, büyük ölçüde sözleşmelere olan güvene dayanır. Hukuki belirsizliklerin azalması, iş dünyasında daha sağlam ve uzun vadeli ilişkilerin kurulmasına olanak tanır. Güçlü bir hukuk sistemi, yatırımcılar için güvenli bir liman oluşturur. Yatırımların artması, ekonomik büyümeyi tetikleyebilir. Hukuki belirsizliklerin azalması, yabancı yatırımcıların ülkeye çekilmesini sağlar. Hukuk, rekabetin korunmasını sağlar. Rekabet, iş dünyasının dinamik ve inovatif kalmasını sağlar. Haksız rekabetin önlenmesi, adil rekabetin sürdürülmesine yardımcı olur.

Hukuk, ekonomiyi bu denli etkilerken Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi arasındaki bu uyuşmazlık ülkemizin ekonomik refaha ulaşmasına engel olabilecek niteliktedir. Türkiye tarihinde görülmemiş olan bu uyuşmazlık, tamamen hukuk dışı olup, Yargıtay’ın tutumu kabul edilebilir değildir.  Bu tutum nedeniyle aylardır kazanılmaya çalışılan uluslararası güven tekrar sarsılmıştır. Ülkemizin bir hukuk devleti olarak varlığını sürdürmesi için bir an önce bu uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması gerekmektedir.

Hukuk devleti, sadece hukukun üstünlüğünü değil, aynı zamanda ekonomik kalkınmanın ve mutlak egemenliğin de anahtarıdır. Ülkemizin ekonomik geleceğini ve egemenliğini güvence altına almak için, hukuk devleti ilkesine olan bağlılığımızı sürdürmeli ve bu temel değerleri korumalıyız. Unutmayalım ki, güçlü bir hukuk devleti, sadece yasaların üstünlüğünü değil, aynı zamanda ekonomik refahımızın ve egemenliğimizin de teminatıdır.

Haftaya görüşmek üzere…