İsrail ile Filistin arasındaki karmaşık meseleyi anlamak için binlerce yıl öncesine gitmek gerekiyor. Bu tarihsel arka planı anlamak, günümüzdeki siyasi ve toplumsal sorunları daha iyi kavramamıza yardımcı olabilir.
Bu tarihsel hikaye, Tevrat'ta bulunan yaratılış kitabıyla başlar. Kısaca özetleyecek olursak; İsrail'in kökeni Hz. İbrahim'e dayanır. Hz. İbrahim'in oğlu Hz. İshak, Hz. İshak'ın oğlu ise Hz. Yakub'dur. Hz. Yakub'un diğer adı olan İsrail, bu kavme adını vermiştir. Hz. Yakub'un 12 oğlu, Yahudilerin 12 kavmini oluşturmuş ve bu kavimlerin en büyüğü, Hz. Yakub'un dördüncü oğlu olan Yehuda'nın kavmi olarak kabul edilir. Yahudilerin kökeni bu kavme bağlanır. Tevrat'a göre Hz. İbrahim, Tanrı'nın kendisine Kenan Diyarı olarak bilinen bölgede büyük bir ulus vadetmesi nedeniyle bu topraklara göç etmiştir. Hz. İbrahim'in göç ettiği yerde yerli halk olan "Filistler" ile karşılaştığına inanılır.
Ancak bu kavim, sonraki süreçte Hz. Davut döneminde mağlup edilmiştir. Hz. Yusuf döneminde Kenan Diyarı'nda yaşanan kıtlık ve Hz. Yusuf'un Mısır'da yönetici olması nedeniyle Hz. Yakub, kavmiyle birlikte Mısır'a göç etmiş ve sonrasında Kenan Diyarı Mısırlılar tarafından ele geçirilince Yahudiler Mısır'da köleleşmiştir. Hz. Musa, Yahudileri Mısır'dan çıkarmış ve vaat edilen topraklara geri dönüşü başlatmıştır. Ancak bu yolculuk sırasında Sina'da 40 yıl hapis kalmışlar ve bu sürenin sonunda Kudüs'e ulaşmışlardır. Buradaki asıl amaç, bir tapınak inşa etmek olmuştur, çünkü Yahudiler dualarını sadece tapınaklarında gerçekleştirirler. Tapınağın inşası için mücadele devam etmiş ve Hz. Davut döneminde Yahudiler bölgeye egemen olmuş ve tapınak Hz. Süleyman döneminde inşa edilmiştir.
Ancak tarih ilerledikçe bu birlik uzun sürmemiş, Kudüs'ün kuzeyinde İsrail Krallığı ve güneyinde Yehuda Krallığı olarak iki bölünmüştür. Bu bölünme, bölgedeki diğer grupların ayaklanmasına ve bağımsız şehir devletlerinin oluşmasına neden olmuştur. Asurlular, kuzeydeki krallığı işgal ederek bu kavimleri güneye, yani Yehuda Krallığı'nın egemen olduğu Kudüs'e sürmüştür. Ancak bu duruma karşı çıkan Yahudi toplulukları kuzeyi geri almak için çaba harcamıştır. Ancak Yehuda Krallığı da sonunda Babil Kralı Nebukadnezar tarafından kuşatılmış ve bu dönemde Yahudi egemenliği sona ermiştir. Kudüs kuşatılmış, tapınak yıkılmış ve Yahudiler Babil'e sürgün edilmiştir.
Babil sürgünü sırasında, Pers Kralı Büyük Kiros'un Babil'i ele geçirmesiyle son bulmuş ve yıkılan tapınak tekrar inşa edilmiştir. Daha sonra Büyük İskender Mısır'ı fethedince bölgeyi ele geçirmiştir. İskender'in ölümünden sonra da bölge farklı imparatorlukların egemenliği altına girmiştir.
Büyük İskender'in ölümü sonrası bu bölge, Ptolemaios Hanedanı'nın egemenliği altına girmiş ve daha sonra Selevkos İmparatorluğu'nun yönetimine geçmiştir. Bu dönemde tapınak yağmalanmış ve bir Zeus sunağı haline getirilmiştir. Ancak Selevkos Krallığı zayıflamaya başladığında ayaklanmalar artmış, Makkabi Ayaklanması ile Haşmonayim Krallığı kurulmuş ve bu krallık bölgeye tamamen egemen olmuştur. Bu krallık, Yahudilerin kurduğu son bağımsız devlettir.
Haşmonayim Krallığı'nın yıkılmasının ardından Romalılar bölgeye egemen olmuş ve Yahudilerin yönetimini Hirodes'e bırakmıştır. Hirodes, İsrail topraklarında bir ölçüde Roma'ya bağlı bir devletçik haline gelmiştir. İşte Büyük Kiros tarafından inşa edilen tapınağın istinat duvarı olarak bilinen Ağlama Duvarı da bu döneme aittir.
Yahudi-Roma savaşları sırasında Kudüs, Roma İmparatorluğu tarafından kuşatılmış ve M.S. 70 yılında tapınak yıkılmıştır. Bu, Yahudiler için tarihi bir felakettir ve Kudüs ve çevresi Romalılar tarafından fethedilmiştir. Yahudi halkı sürgün edilmiş ve Dağıtım (Diaspora) dönemi başlamıştır.
Ortaçağ'da bölge farklı İslam devletlerinin ve Haçlı Krallıklarının yönetimine girmiştir. Daha sonra Osmanlı İmparatorluğu, bölgeyi 16. yüzyılda ele geçirerek Kudüs ve çevresini idaresine almıştır. Osmanlı döneminde Kudüs'ün İslam, Hristiyan ve Yahudi kutsal şehir olduğuna inanılırdı. Ancak I. Dünya Savaşı'nın ardından Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşü ve Balfour Deklarasyonu ile İngiltere'nin bölgeyi yönetmeye başlaması, İsrail-Filistin çatışmalarının başlangıcını işaret etmiştir.
Daha sonraki dönemlerde, Birleşmiş Milletler'in 1947 tarihli planıyla İsrail Devleti kurulmuş ve bu nedenle Arap ülkeleri ve Filistin halkı arasında çatışmalar yaşanmıştır. İsrail bağımsızlığını kazanmış ve topraklarını genişletmiştir. 1967 Altı Gün Savaşı, İsrail'in Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze Şeridi'ni ele geçirmesiyle sonuçlanmıştır.
Bugün hala devam eden İsrail-Filistin çatışması, toprak anlaşmazlıkları, din, tarih, siyaset ve etnik faktörlerin birleşimi nedeniyle son derece karmaşıktır ve çözümü zor bir meseledir. İsrail-Filistin sorununun tarihsel bağlamı, bugün yaşanan çatışmaları anlamamıza yardımcı olabilir, ancak çözümü için uzun vadeli bir politik çözüm gerekmektedir.