Seçim gündeminden çıktıktan sonra ülkemizin öncelikli gündemi ekonomik kriz, yüksek enflasyon ve işsizlik oldu. Milletimizin iradesi ile 5 yıl daha görevlendirilen hükümet, yeni bir dönem ve başlangıç için yeni kabine üyelerini tanıttı. İki isim hariç tekrardan görevlendirilme yapılan yeni kabinede Dünyada en etkili isimler arasında yer alan, Hazine ve Maliye Bakanı olarak atanan Sn. Mehmet Şimşek de yer aldı. Sn. Mehmet Şimşek’in liyakatli , bağımsız bir kadro ile rasyonel hareket ederek sorunları çözüme kavuşturması, zedelenen istikrar ve güvenin artacağı ortamları oluşturması, büyük bir  umut ile  beklediğimiz konular arasında…

TÜİK ‘in açıklamış olduğu, 2022 yılında yapılan gelir ve yaşam koşulları araştırma anketlerinden alınan verilerde Türkiye de yoksulluğun %14 olduğu görülüyor. Yapılan bir diğer araştırmaya göre ise Türkiye’de rahat bir şekilde hayatını idame ettirenlerin oranları %10 olarak kalıyor.  Rahat bir yaşam sürdürülmemesi neticesinde toplum içerisinde giderek büyüyen kaygılı ruh hali hâkim…

Etrafımızda olan insanlar ile hemhal içerisinde sürdürdüğümüz bir muhabbet sonucunda her 10 kişiden 8 ‘inin bankalara borçlanarak hayatını sürdürdüğünü görmekteyiz. Elde edilen verilere göre İcra dairelerinde bulunan takip dosyalarının sayısı 25 milyonun üzerinde seyretmekte, buna ilişkin olarak muhtarlıkların ödeme emri tebligatlarına yetişemediği görülmektedir. Muhtarlara yöneltilen sosyal yardım talepleri ise her sene bir öncekinin üzerine istikrarlı bir şekilde ivmelenmekte…

Daha iyi bir gelecek ve sosyal haklar için gençlerin birçoğunun da yurtdışına gitme isteklerinin fazlalaştığını görüyoruz. Yurtdışına giden küçük bir kitlenin  haricinde  kalan  gençler ise daha farklı çözüm yolları ile direnişini devam ettirmektedir.

Maddi durumu güçlü olmayan, mevcut ekonomi düzeninde giderlerini karşılayamayacağını düşünen üniversite öğrencisi olmaya aday gençlerimizin bölüm tercihi yaparken ideallerinden vazgeçerek öncelikle yüksek maddi getiriye sahip bölümleri tercih ettiğini görüyoruz.  Ekonomik kriz ve geçim derdinin ülkemizde varlığı,  gençleri severek okuyup, başarılı bir şekilde mesleğinin gereğini yapmak  gayesi yerine maddi odaklı düşünmesi zorunluluğuna itiyor. Ülkemizde birçok insanımızın aslında hayalinde ki mesleğini icra edemediğini biliyoruz o yüzden maddi konuların gençlerimizin geleceğinin önünde bir ket olmadığı, gençlerimizin önceliğinin kendi mutluluğunun olacağı günlerin gelmesini diliyorum.

İlkokul çağında olan öğrencilerimizin okul kantinine gittiğinde elinde bulunan para üzerinden kısıtlı bir şekilde harcama yapması, ailelerin, maddi imkanlarını zorlayarak hiçbir imkandan geri kalmamasını istediği evlatlarının isteklerini gerçekleştirememesi veya gerçekleştiremediği düşüncesine haiz olması nedeniyle büyük bir teessür yaşadığı söylenebilir. Bu teessür çocukların da erken yaşta hayal kırıklığı duygusuyla karşı karşıya kalmasına sebep olmaktadır.

Aileler, çocuklarının ihtiyacı olduğu temel besinlere ülkenin maddi koşulları çerçevesinde erişme imkânı bulamadığı için yeterli protein alamayan, direnci düşük bir nesil ortaya çıkıyor. Yetersiz ve dengesiz beslenmeden de  kaynaklı olarak çocukların gelişimi de sekteye uğruyor.

Türkiye’de halkın yüksek enflasyon altında nasıl ezildiğini çok iyi biliyoruz. İnsanlarımız zorunlu temel gıdalara ulaşmakta zorluk yaşarken hümanist bir yaklaşım ile hareket eden, sosyal yaşantılarına vakit ve bütçe ayırabilen diğer ülkeler ile haksız bir kıyaslanmaya maruz kalabiliyor.

Kira bedelinde oluşan fahiş artışlarda bir diğer üzerine konuşulması gereken konulardandır. Özellikle Covid dönemi ile başlayan kira bedellerinde ki artış hala üzerine eklenerek devam etmektedir. Asgari ücretle çalışan, kendine ait bir evi olmayan kişilerin kira bedellerini ödemekte güçlük çektiğini, ev sahiplerinin ise bazen haklı bazen haksız olarak kira bedellerinin düşük kalması nedeniyle kiracılar ile uyuşmazlık yaşadığını ve uyuşmazlığı yargılamaya taşıdıklarına çokça şahit oluyoruz.

Toplumu katmanlara göre ayıran bir anlayışa göre, üç katmanlı bir model mevcuttur:  alt kesim, orta kesim ve üst kesim. Eskiden eğitimli, yerleşik ve müreffeh bir kesim olarak kabul edilen orta kesim ’in artık olmadığını, gelir dağılımında bulunan adaletsizlik nedeniyle halkın ya çok zengin, ya da çok fakir olduğunu görüyoruz. Bu da toplumda bulunan maddi dengelerin Türkiye’de bulunan orta kesimi izale etiğini göstermektedir.

Sonuç olarak bir ülkenin maddi olarak refah düzeyine ulaşamaması toplumu, toplumla beraber aileyi, aile ile beraber bireyi psikolojik, sosyolojik ve demografik olarak etkilemektedir. Ülkemiz adına ekonomi alanında oluşan eksikliklerin bir an önce planlı ve istikrarlı bir şekilde çözüme kavuştuğu, tekrardan alım gücünün iyileştirilip, milletimizin gelecek kaygısı duymadan hayatını idame ettireceği günlerin olması dileğiyle, haftaya görüşürüz...