İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Salih Demir, tansiyonu düzene girdiğinde ilaca ihtiyacı olmadığını düşünen yüksek tansiyon hastalarını uyararak “Bu yanlış bir yaklaşımdır. Hekimi tarafından aksi söylenmedikçe ilaçlar mutlaka alınmalıdır” ifadelerini kullanırken, bazı hastalarda ise ilaç tedavisine gerek kalmadan yaşam tarzı değişikliğiyle tansiyonun kontrol altında tutulabileceğini vurguladı.

Acıbadem Eskişehir Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Salih Demir, “Kalbimizden vücudumuzun diğer bölgelerine taşınan kanın atardamar duvarına uyguladığı itme gücü” olarak tanımladığı kan basıncı için “Kan basıncımız iki ayrı numaradan oluşmaktadır. Bu numaraların ilki sistolik dediğimiz kalbin atışı esnasında damara yolladığı kanın basıncıdır. İkinci rakam ise diyastolik olarak adlandırdığımız kalp atımları arasında kalbin dinlendiği esnada damarda bulunan kanın basıncıdır” dedi.

Bu basıncın gün içerisinde fiziksel aktivite ve duygu durumuna göre artıp azaldığına değinen Dr. Demir, gün içinde yapılan ölçümlerin sürekli olarak yüksek seyretmesinin tansiyon hastalığının habercisi olduğunu söyledi. Tansiyonun ne kadar yüksekse, kalp hastalıkları, kalp krizi ve inme geçirme riskinin de o kadar yüksek olduğunun altını çizdi.

“Baş dönmesi, baş ağrısı, burun kanamasına yol açabilir”

Kan basıncının normalden yüksek olmasına “Hipertansiyon” yani yaygın adıyla yüksek tansiyon denildiğini belirten Dr. Demir “Bunu takip ederken uygun tansiyon ölçümü yapılabilmesi için en az 5 dakika dinlendikten sonra ölçüm yapılmalı, ölçüm öncesi kafeinli ürünler tüketilmemeli, sigara içilmemeli ve spor yapılmamış olmalıdır” diye konuştu. Hipertansiyonun sinsi bir hastalık olduğuna dikkat çeken Dr. Demir bazı hastalarda tansiyon yüksekliğiyle beraber baş dönmesi, baş ağrısı, burun kanaması, kulakta çınlama/uğuldama, nefeste daralma, göğüste sıkışma hissi, görme bozuklukları, kusma şikâyetlerinin görülebileceğini dile getirdi.

“Yaşam tarzı değişikliği şart”

Hipertansiyon tanısı alan kişilerin yaşlarına, tansiyonun seviyesine, ek hastalıkları olup olmamasına göre tedavi düzenlendiği bilgisini veren Dr. Demir, ilaç tedavisinin yanı sıra öncelikli olarak yaşam tarzı değişiklikleri yapılması gerektiğini söyledi. Bazı hastalarda sadece yaşam tarzının düzenlenmesiyle ilaca gerek kalmadan tansiyonun kontrol altında tutulabileceğini de vurguladı.

Dr. Demir, kişinin kilolu ise kilo verip normal vücut ağırlığına gelmesiyle sistolik kan basıncında 5-20 birim, meyve-sebze tüketimi artırması, doymuş yağlardan fakir beslenmesi, alkol alımının azaltılması halinde 8-14 birim, tuz tüketimin azaltarak 2-8 birim, haftada 1-2 gün en az 30 dakikalık tempolu yürüyüş yaparak da 4-9 birim kadar tansiyonunda düzelme sağlanabileceği konusunda hastalarını uyardı.

“Kalp krizi ve beyin kanamasına sebep olabilir”

Kan basıncı kontrol altına alınamayan hastalarda tedavi başlanmadığı takdirde tansiyon yüksekliğinin atardamarların yapısını bozarak birçok organa zarar verdiğine dikkat çeken Dr. Demir “Örneğin kalbin beslenmesi etkilenerek kalp krizleri, kalp yetmezliği gelişebilir. Beyini besleyen damarları etkileyerek beyin kanaması ve inmeye sebep olabilir. Erken yaşlardan beri tansiyon hastalığı varsa ilerleyen yaşlarda bunamaya sebep olabilir. Gözün görme ile ilgili olan retina dediğimiz tabakasının yapısını bozarak körlük yapabilir. Benzer mekanizmalarla böbreklerde hasara sebebiyet verip böbrek yetmezliği yapabilir” diye konuştu.

“İlaçlar alınmaya devam edilmelidir”

Tansiyon ilacı kullanan hastaların ilaçlarını düzenli olarak kullanması gerektiğini ifade eden Dr. Demir, şu ifadeleri kullandı:

“İlaç sonrası evde tansiyon takiplerine devam edilmelidir. Tansiyonu düzene girdiğinde artık ilaca ihtiyacı olmadığını düşünen hastalarımız olabilmekte, bu yanlış bir yaklaşım olup hekimi tarafından aksi söylenmedikçe ilaçlar alınmaya devam edilmelidir.”