Şüphesiz Dünya üzerinde bulunan insanlar kadar farklı düşünceler mevcuttur. Toplum dediğimiz şey aslında farklı kültürlerin, düşüncelerin bir arada saygı ve sevgi içerisinde yaşadığı bir alandır. Toplum içerisinde çok farklı davranış ve düşünce biçiminin olması bir zenginliktir. Bir toplumu yaşanabilir kılan şeylerden biri de fikirlerin özgür bir ortamda dile getirilmesi ve bu anlayışın bir kültür haline getirilmesidir.

Son zamanlarda Ülkemizde yaşanan fikir farklılıklarının özgür düşünce biçimi olmasından ziyade toplumu bir kaos ortamına sürüklediği ve ayrıştırıcı olduğu kanısındayım. Türkiye toplumunda yaşayan tüm halkların birbirine saygı ve sevgi duyduğu aşikârdır, Fakat neden sosyal medya, haber kanalları, gazeteler, radyolar ve TV’ lerde bulunan tartışma programları üzerinden biz ayrıştırılıyoruz? Bir siyasi düşünceye yönelik olan yaklaşımımız neden bilgisayar veya telefon başında daha sert ve sivri dilli? Gün içerisinde farklı rollerde olan komşumuz, müvekkilimiz, müşterimiz, ya da mükellefimiz olmak üzere her siyasi ve Dünya görüşünden insanlarla oturup kalkıyoruz ve bunu başarırken tek ortak noktamız olarak insani değerlerimiz ve saygımız yeterli kalıyor iken  birbirimizden uzaklaştığımızda eleştiri boyutunu aşacak derecede hakaret ve ayrıştırıcı söylemler kullanarak fake hesaplarla veya doğrulanmış profillerimiz ile yorumlarda neden buluyoruz anlamak çok güç!

Ülkemizde son yıllarda özellikle CİMER üzerinden yapılan şikâyetlerde TCK M.216 –(Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama) suçundan dolayı soruşturmaların fazlalaştığına günbegün tanıklık ediyoruz.  TCK Madde- 216 içeriğinden biraz bahsetmek gerekir ise halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet, bölge farklılığına dayanarak tahrik eden veya aşağılayan kimselerin karşılacağı yaptırımları düzenlemektedir.  Bu durum ile istemeden de olsa sık sık karşılaşmamız  oluşan ortamın vahametini göstermektedir.

Dünya üzerinde olan tüm fikirleri siyah ve beyaz olarak ele alalım, %50 Siyah rengi tercih ederken %50 ise beyaz rengi tercih etmektedir. Siyahın beyaza , beyazın siyaha üstünlüğünü ve düşüncesini kabul ettirme görüşünün olmaması gerekli ve şarttır.

Ülkemizde oluşan en büyük sorun ise siyah rengi tercih edenlerin neden siyah rengi tercih ettiğine, beyaz rengi tercih edenlerin neden beyaz rengi tercih ettiğine ilişkin iyi bir temellendirme yapmadığıdır. Türkiye toplum yapısında kabul etmemiz gereken bir gerçek ise doğduğumuz coğrafya ,  aldığımız eğitim ,inandığımız ve kalben yolunda olduğumuz inanç ve yaşadığımız toplumsal olaylar ’ın toplumu yani bizleri şekillendirerek bir yapı inşa ettiğidir. Fikirler beyan edilirken geleneksel bir yaklaşımdan ziyade karşındaki zihniyete duyulan saygının da sağlanması haklı bir istektir. Şuan bulunduğumuz mevcut durum ise benden olmayan öteki anlayışıdır. Bir film kesitinde yer alan diyalog da denildiği gibi “Dünya senden olmayanlarla hoştur, onların sana verdiği ilimler ile kıymetler ile hoştur, sadece senin gibiler değil senden olmayan da çok yaşasın ki sen de çok yaşa …” ne kadar da anlamlı ve hayata dair güzel bir söylem  değil mi ?

Şimdi bütün bu bahsettiklerimden sonra diyeceksiniz ki aman sende çok karamsarsın emin olun daha karamsar bir durumda olacağımız günler kapıda, bu nedenle aksayan ve değerini yitiren  cevherlerimizi yeniden eski ışıltısına çekebilmek  için öncelikle sorunun farkında olmamız sonrasında ise söz konusu sorunun çözümü için bir arayışta olmamız kaçınılmaz…

Toplumu ya taraf olursun ya da bertaraf noktasında baskılamak, insanların fikir hürriyetini ihlal ve insanlıktan suçu işlemekten öteye geçmeyecektir. Bir arada olduğumuz düşünce ve yaşayış tarzlarına olan saygının zirveyi gördüğü günlerde görüşmek dileğiyle…