Türkiye’de son yıllarda en çok gündeme gelen konulardan biri yargının siyasallaşması ve güvenini yitirdiğidir.  Bu durum öyle bir hâl aldı ki son  dönemlerde yapılan anketlerde en az güvenilen kurumların başında  yargı kurumu geldiğini görüyoruz.

Yargıyı hedef tahtası haline getirerek, sosyal medya üzerinden itham ve yol gösterici beyanlarda bulunmak elbette doğru değil fakat  ortada olan haksızlık günden güne artarak  bir üst boyuta verildiğinde, söz söylemek bir milletin asli görevidir diye düşünmekteyim.

Günümüzde işler belli bir norma göre değil, insanların menfaatine, keyfi uygulamalara göre  gerçekleştiriliyor.

Hakim ve savcılarımızın kıdem durumu, hukuk fakültelerinde verilen yetersiz eğitim bizi hatalı kararlar verme gafletine düşürüyor.

Geçtiğimiz günlerde ,Kahramanmaraş bürosuna kayıtlı meslektaşımızın bir soruşturma neticesinde ifadesinin ayakta alınması ve Ceza Muhakemesi Kanununun mad.100 ‘e açıkça aykırı olmak üzere gerekçe bildirilmeksizin tutuklama kararı verilmesi Türkiye Barolar Birliği üyesi olan , başta Konya Barosu olmak üzere tüm barolar tarafından bir bildiri ile kınandı. Tutuklama nedenleri nelerdir diye belirtecek olursa Ceza Muhakemesi Kanunun Madde 100 içeriğini belirtmek ile başlayabiliriz.

Madde 100 – (1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.

 (2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir: 

a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa. 

b) Şüpheli veya sanığın davranışları;  1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,  2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma,  Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.” Hükmü ile  kanun koyucu  tutuklama  gerekçelerini  belirtmiştir.

Tutuklama bir tedbirdir, aslolan tutuksuz yargılamadır.

 Yargı bünyesinde olan birtakım hakim ve savcıların, milletimizin ortak teminatı olan yargı birimini kendi kişisel çıkarlarına alet etmesi kabul edilmesi mümkün bir durum değildir. Yargı toplumunda faaliyet gösteren, dürüst, ilkeli ve liyakat ile görevine gelmiş hakim ve savcıların  toplum nezdinde olan güvenlerine halel gelmemesi adına konu ile yakından ilgili olması gerekmektedir.

Sizler nezdinde, Sayın İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’ya yapmış olduğu operasyonlarla Türkiye’de var olan, fakat üzerine gidilmektense daha da büyümesine yol açılmış suç örgütlerine ve uyuşturucu tacirlerine yapmış olduğu operasyonlardan dolayı teşekkür ediyorum.    

 Sayın Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’a ise Somali Cumhurbaşkanının oğlunun bir motokuryeye çarparak ölümüne neden olması kaynaklı yürütülen incelemede, ilk olay yeri incelemesi yapan ve rapor düzenleyen polis memurlarının çelişkilerini ortadan kaldırmak maksadıyla soruşturma başlatmasından dolayı teşekkür ediyorum.

 “Ülkemizde bulunan onurlu ve işini iyi yapan yargı mensuplarını selamlıyorum, haftaya görüşmek üzere...