Merhaba Konyahaberal okurları.

 Geçen hafta sizlerle paylaştığım yazımda 31 Mart seçimlerinin sonuçlarına ilişkin değerlendirmelerimi aktarmıştım. Bu hafta ise seçim sonuçlarının siyasi dengeler ve partiler üzerindeki etkisine ilişkin görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Değerlendirmeye öncelikle seçimin kesin galibi olan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ile başlamak doğru olacaktır. CHP, Ankara, İstanbul, İzmir ve Antalya'nın yanı sıra önceki dönemde Ak Parti yönetiminde olan Bursa Büyükşehir Belediyesi'ni de kazanarak Türkiye'nin en büyük 5 ilinde yerelde iktidar olmayı başardı. CHP, bu illerle yetinmeyip yıllardır kazanamadığı birçok il ve ilçede de önemli oy oranları ile yerelde iktidar olmayı başardı. CHP'nin, Ak Parti'nin önemli kaleleri olarak gösterilen Adıyaman ve Afyonkarahisar başta olmak üzere kamuoyunun beklemediği illerde büyük başarılar elde etmesi, parti seçmenlerinin ve parti örgütlerinin ilerideki genel seçimlerde büyük bir umut beslemesine neden olmuştur. Parti yönetimi ise yıllar sonra Türkiye genelinde birinci parti olmanın verdiği gururu yaşamakta ve Kemal Kılıçdaroğlu'nun liderliğinin devam etme ihtimalini güçlendirmiştir.

Yıllardır %25-%28 bandında sıkışıp kalan CHP, bu seçimde zincirlerini kırıp %37,76 oy almayı başarmıştır. Bu başarı elbette CHP içerisindeki özgüveni artırmıştır. CHP Genel Başkanı Sayın Özgür Özel’in seçim sonuçlarının netleşmesinden sonra yaptığı açıklamadan da anlaşıldığı üzere CHP yönetimi, gerçek anlamda yeni bir sayfa açmak ve genel seçimlerde de iktidar olmak için çalışmalara şimdiden başlamış bulunmaktadır. Parti yönetiminin bu tavrı, il ve ilçe örgütlerine yansımaz ise genel seçimlerde hedeflenen başarı hayal olmanın ötesine geçemez. Başarılı bir yerel seçim geçiren CHP, il ve ilçe teşkilatlarındaki eksiklikleri bir an önce gidermeli ve sandık güvenliğine ilişkin tüm eksiklerini gidermelidir.

CHP'nin, yerel seçimlerdeki başarısını genel seçimlere yansıtmasının bir diğer yolu da kazanılan belediyelerin başarılı bir yönetim sağlamasıdır. Kazanılan belediyeler itibariyle ülke ekonomisinin %80’ini elinde bulunduran kentleri yönetme şansı bulan CHP, bu bölgelerdeki altyapı ve toplu taşıma sorunlarını giderecek, sosyal belediyecilik anlayışını destekleyecek projeleri hayata geçirebilirse önümüzdeki genel seçimler için büyük bir avantaj elde etmiş olacaktır.

31 Mart Seçimlerinin bir diğer kazananı olan Yeniden Refah Partisi (YRP), azımsanmayacak derecede bir oy almayı başarmıştır. Yozgat ve Şanlıurfa Belediyelerini yanı sıra 38 ilçe belediyesini de kazanan YRP, önümüzdeki genel seçimlerde iddialı olabileceğini kanıtlamıştır. YRP, önemli ölçüde Ak Parti'ye oy veren muhafazakâr seçmen için bir alternatifin daha olduğunu kanıtlayarak genel seçimlere hazırlık sürecine girmiştir. Bir kesim tarafından YRP'nin bu başarısının Ak Parti'ye tepkili olan Ak Partili seçmenin Ak Parti'yi uyarabilmek amacıyla verdiği oylar neticesinde elde edildiği iddia edilse de bu başarı sadece bu hususla açıklanamaz. YRP, önemli bir seçim politikası izlemiş, birçok bölgede iddialı adaylar çıkarmış ve özellikle muhafazakâr seçmenin Filistin-İsrail olaylarına ilişkin hassasiyetini dikkate almıştır. Yeniden Refah Partisi, bu başarısının devamlılığını sağlamak adına teşkilatlanmasını hızlandırmalı ve sadece muhafazakâr seçmene değil tüm topluma hitap edebilecek bir parti politikası oluşturmalıdır. Mevcut parti politikası ile devam etmesi durumunda dahi önümüzdeki genel seçimlerde iddialı bir Yeniden Refah Partisi göreceğimiz kesindir.

Peki, bu seçimlerin kaybeden partileri neden kaybetti? Bu soruya öncelikle ağır bir darbe alan Ak Parti ile başlamak gerekir. Ak Parti 20 yılı aşkın süredir seçim kaybetmemiş ve yıllardır iktidarda kalmayı başarmıştır ancak 31 Mart tarihinde gerçekleşen yerel seçimlerde Ak Parti bu başarısından çok uzak bir tablo ile karşı karşıya kalmıştır. Ak Parti, yıllar sonra ülke genelinde ikinci parti olmuştur, bu durum parti içerisinde bir soğuk duş etkisi yaratmıştır elbet. Şüphesiz Ak Parti’nin bu kadar kan kaybetmesinde ekonomik problemlerin büyük bir payı vardır. Ekonomik problemler seçmenin bir kısmının partiden uzaklaşmasına neden olmuştur. Bir diğer etken ise Ak Parti’nin, yıllardır CHP’yi eleştirdiği halktan kopuk olma durumunu kendi yaşamasıdır. Ak Partili adayların birçoğu halktan kopmuş, halkın sorunlarını dikkate almayan adaylardı. Bu adayların aksine rakipleri halkla daha iç içe olmayı başaran kişiler olunca Ak Parti’nin oy kaybetmesi kaçınılmaz oldu. Ak Parti’nin seçimi kaybetmesinin ardından birçok Ak Partili tarafından günah keçileri aranmaya başlandı ancak bu seçimi Ak Parti bütün teşkilatları ve tarafları ile birlikte kaybetmiştir. Seçim sonuçlarının parti içindeki çekişmeye alet edilmesi muhakkak Ak Parti’ye zarar verecektir. Ak Parti’nin bir an önce parti içindeki sorunlarını çözerek, iyi bir seçim analizi yapması gerekmektedir. Aksi durumda halk tarafından oldukça sert bir şekilde uyarılan iktidar partisi önümüzdeki genel seçimlerde de başarısız olacaktır.

Gelelim bir diğer kaybeden olan İYİ Parti’ye. İYİ Parti aslında bu seçimi Meral Akşener’in 6’lı masadan kalkıp, sert bir dille masadaki ortaklarını eleştirdiği gece kaybetmiştir. Meral Akşener’in ardından masaya dönmesi ise seçmende daha da olumsuz bir intiba bırakmıştır. Mevcut seçim sonuçları dikkate alındığında İYİ Parti’nin iktidar hedefi ile çıktığı yolun sonunun tarihin tozlu sayfaları olması kuvvetle muhtemeldir. Meral Akşener, tüm seçim sürecinde eski ortağı olan CHP ve adayları hakkında oldukça sert eleştiriler yapmış ve giderek sertleşen tavrı seçmen tarafından kabul görmemiştir. Büyük umutlar ile kurulan İYİ Parti’nin mevcut olumsuzluklar ile mücadele edip tekrar ayağa kalkması oldukça zordur. İYİ Parti bir an önce genel başkan değişikliği yapmaz ve topluma nezdinde kaybettiği güveni tekrar kazanabilecek bir parti yönetimi oluşturmaz ise önümüzdeki genel seçimleri görmesi mümkün değildir.

Bir diğer kaybeden ise Ak Parti iktidarının ortağı olan Milliyetçi Hareket Partisi’dir. MHP’nin oy oranındaki temel düşüşün temel nedenleri, ekonomik sebepler ve partinin kemik kitlesini oluşturan milliyetçi seçmenin diğer milliyetçi partileri daha samimi bularak onlara yönlenmesidir. MHP, tıpkı ortağı Ak Parti gibi zorlu bir sürece girmiştir. Bu süreçte MHP’nin nasıl adımlar atacağını kestirmek pek mümkün değildir. Zira MHP içerisinde herhangi bir değişim emaresi görülmemekte ve herhangi bir öz eleştiri de yapılmamaktadır. Bu durum partinin gelecek seçimlerde de başarılı olma ihtimalini düşürmektedir.

Bir de kaybeden mi kazanan mı olduğu tartışılan DEM Parti’nin durumuna değinmek gerekir. DEM Parti, önceki seçimlerde ülkede en çok oy alan üçüncü parti olmayı başarmıştı fakat bu seçimde bu başarıyı Yeniden Refah Partisi’ne kaptırmış durumda. Büyük illerde kendi adayı ile katılan DEM Parti’nin, bu illerde önceki seçimlerde aldığı oy oranının altında kalmasını bir kesim DEM Parti'nin hedeflerinin değiştiğini iddia etse de ben bu iddiayı doğru bulmuyorum. Zira önceden DEM Parti’ye oy veren seçmenlerin, bu seçimde CHP’nin adaylarına oy vermesinin temel sebebi DEM Parti’nin, Türkiye Partisi olma iddiasını kaybetmesinden kaynaklanmaktadır. Ayrıca DEM Parti seçmenlerinin önemli bir kısmı ise Selahattin Demirtaş’ın liderliğine güvenirken mevcut parti yapılanmasının Demirtaş’ı dışladığını ve siyasetten uzaklaştırdığını düşündükleri için oylarını diğer alternatif adaylardan yana kullanmışlardır. Kanaatimce DEM Partisi kazananlar kümesinde değil kaybedenler kümesindedir.

Umarım bütün siyasi partiler bu seçimlerden gereken dersleri çıkararak, seçmene kulak vermenin önemini anlarlar. Tekrardan seçim sonuçlarının ülkemize hayırlı olmasını diliyorum. Haftaya görüşmek üzere…